Amaç, Korçe'de bir gün kalıp Arnavutluk yollarında dinlenmiş olarak ilerlemekti. Korçe'de merkeze yakın bir hostel bulduk, Hostel Korça Xharshe. Iphone haritası sayesinde gideceğimiz sokağı bulduk, navigasyon Arnavutluk'ta çalışmadı ne yazık ki. Hostel sokağın sonuna doğru, iki katlı, bahçeli bir yer. Aile alt katta kalıyor, üst katını da hostele çevirmişler. Kızları İngilizce biliyor, karı-koca İngilizce bilmiyor ancak o kadar sevimliler ve o kadar muhabbet etmek istiyorlar ki, bu konuşmamıza hiç engel olmadı. Şansımıza süper bir aileye denk geldik :)
Çok kısaca özetleyeceğim, konunun yollarla ve Balkanlarla hiç alakası yok ama Arnavutluk misafirperverliğini anlatmış olurum belki yolla. Bora hostele gittiğimiz günün akşamında ateşlendi, gece 39 derecelerde gezdi, şurup içirdik. Sabah baktık olmuyor hastaneye gittik, serum yedik ancak hala ateş düşmeyince (40 dereceyi gördük) bir gün hastanede kalmamız gerekti. Boğazı iltihaplanmış, kan ve idrar testi oldu, bi sorun yok, iltihap işte ama vücudu bu iltihaba farklı reaksiyon göstermiş, öyle dediler. Tüm bu süreç boyunca, hosteldekiler hep yanımızdaydı. Cafer abinin kızı hastanede hep yanımızda durdu, doktorları bize tercüme etti, bütün gün yemek bile yemedi ve akşam zar zor yolladım, kovdum resmen de öyle gitti. Akşam bütün aile tekrar bizi ziyaret etti, doktorlarla konuşup bilgi aldılar falan. İnanılmazdı...
Neyse Bora ertesi gün iyi oldu, hostele gittik. Cafer abinin diğer oğlu da Tiran'dan gelmiş, eşi ve 4 yaşındaki çocuğu ile. Bora'ya bi de arkadaş geldi mi, ohhh!!
Cafer abi Bektaşi imiş ve bi tepenin üstünde çok güzel bir Bektaşi tekkesi varmış. Emrah çok görmek istedi, onlar da uzun zamandır ziyaret etmiyorlarmış. Bütün aile tekkeyi görmeye gittik. O kadar güzel bir konumu vardı ki tekkenin, bütün Korçe gözüküyordu. Tam güneş de batmak üzere bir de... Şahane fotoğraflar çıktı. Korçe'deki iki Bektaşi tekkesinden birisi imiş. Melçan Tekkesi. Olur da Korçe'ye yolunuz düşerse mutlaka buraya gidin derim.
Bora'nın iyileştiğinden emin olmak için bir gün daha kalmaya karar verdik. Bi de süper bir aileye denk gelmişiz, durduk biz de. Son gün, bu muhteşem aile dedi ki "Akşam size yemek hazırlamak istiyoruz, kutlama yapacağız, şarkılar söyleyeceğiz, şaraplar içeceğiz, sizi de bekliyoruz mutlaka" Hangi hostel yapar yahu bunu?? Tabi ki kabul ettik. Bu arada Cafer abinin kendi bahçesi var, bu bahçesinden kendisi kırmızı - beyaz şarap ve rakı yapıyor. Tatları o kadar ama o kadar güzeldi ki. Rakı bu arada susuz içiliyor ve 4 yudumda seni alıp başka diyarlara götürüyor. :) Cafer abi gelen herkese illa bu rakıdan ikram ediyor.
Yemeğe gelecek olursak, sofra muhteşem, tavuk, salata, yoğurt, incir reçeli, kırmızı-beyaz şarap ve rakı... Tavuk, şu zamana kadar ki yediğim en güzel tavuklardandı.

Neyse yedik, içtik, sonra Cafer abi bi başladı şarkı söylemeye. Biz hemen telefonu kaptık, videoya başladık tabi. Cafer abi şarkıyı söylüyor, eşi (Adriana) ona eşlik ediyor, Cafer abi'nin oğlu, kızı ve gelini de "oohmmmm" sesi ile şarkının geri planını oluşturuyor. Ben videoyu çekerken gözlerim doldu, zor tuttum kendimi ağlamamak için, Emrah'ın gözlerinden yaşlar boşalmış. İnanılmaz bir tecrübe idi. Bektaşi müziği imiş, eskiden koro şeklinde bu şarkılar söylenirmiş, aile hep birleştiğinde bu şarkıları söylerlermiş. Cafer abinin büyük oğlu Amerika'da yaşıyor, onu da görüntülü aradılar, ona da şarkı söylediler, baba ağlıyor, çocuk ağlıyor, biz mahvolduk zaten. Yani baya Arnavutluk'un halk ozanının evinde kalmışız. Böyle birkaç şarkı söylediler, sonra bizden istediler :) Emrah'la baya bi kıvrandıktan sonra biz de bir şeyler mırıldandık işte ama onlarınkinin yanında baya çerez kaldık yani.
Sevgiler, saygılar...
Daha yeni gördüm, özlemişiz los ablakosu.
YanıtlaSilTakipteyim, yolunuz açık olsun, iyi eğlenceler!
Bu arada hemşehrilerime selamlar olsun! :)
Teşekkürler, biz de özlemişiz valla :) Selamlar..
Sil