17 Eylül 2016 Cumartesi

Hırvatistan-Slovenya-İtalya

Rijeka'da Bora ile ben 2 güzel gün geçirdik. Emrah hasta ve halsiz olduğu için küçük gezmeler yapıp pansiyona geri dönmek durumunda kaldı. 3. gün Slovenya'ya basmadan önce tepedeki Trsat kalesini gezelim de öyle gidelim dedik, bi de şu şehri tepeden görelim hesaabıı. Çok güzel bi kale, içinde modern kafesi falan var, çok modernleşmiş bi kafe hem de, ama manzara şahane idi. Çıktığımıza değdi.

Buradan çıktık yola, rotamız Ljubljana-Slovenya. Toplam 115 km, 1 saat 55 dk. gösteriyor. Belli ki bir yerlerde yol kötü. Rijeka'dan sınıra kadar otoban, şahane yol, Rupa'dan (sınırdan) Postojna yakınına kadar da virajlı, gidiş-gelişli yol. Ama şimdi bazı bilgiler vermek lazım sanırım. Slovenya'nın yarısından fazlası orman !!! 2,5 milyon nüfus var !!! Gayri safhi milli hasılası yüksek !!! Diyeceğim şu ki, yollar ulu ağaçların arasında ilerliyor, refah seviyesi çooook yüksek, muhteşem zevkli binalar, köyler arasında yolu tutturuyorsun. Yani o kadar zevkliydi ki... Zaten Naimler Slovenya'yı öve öve bitiremiyorlardı, biliyorduk güzel bir ülke göreceğimizi ama yani bu kadarını da beklemiyorduk. Hırvatistan sınırından çıkar çıkmaz "E biz buraya yerleşelim, göçelim, bi daha çıkmayalım buradan nolcak" demeye hemmmen başladık. Sınırdaki görevli çok ters davrandı zaten, ya ters günündeydi, ya faşistti, ya da göçeceğimizi tahmin ediyordu :D

Postojna'ya yakın bi yerde otoban başlıyor ve 3 şeritli yollar, orta yoğunlukta trafik, rahat bir şekilde Ljubljana'ya, gideceğimiz pansiyona vardık. Arabayı park ettik, daha odamız hazır değilmiş, sahibi karşıda park var, kafe var, bi kahve için yarım saate hazır olur dedi. Biz de "ofkors, no problemo" deyip parka uzadık, yani karşı sokağa geçtik ve park başladı zaten :) Devasa bir park, çoook büyük bir park, peyzajı, ağaç çeşitliliği süper bir park... Yani "Burası cennet herhaldıysa" diye diye yürüdük, kafenin yanında gölet var, kurbağalar, çicekler, ördekler, kuşlar... Herkesin üstü başı çok temiz, kıyafetler parlıyor, tipleri çok düzgün, fizikleri çok düzgün... Baya paçoz kaldık yanlarında, bi böyle ezildik, büzüldük. Sonra şehri gezmeye çıktık, parkın içinden karşıya geçtiğinde şehir başlıyor zaten (yani eski şehir, yenisi değil), araç trafiğine kapalı, çok geniş caddeler, kaldırımlar, herkes amaaa herkes bisiklet sürüyor, eğim falan yok zaten. Dere kenarında meydanlar, kafeler, barlar, bütün evler çoook güzel ve hepsinin mutlaka balkonunda çiçek var. Bence çiçek yetiştirmek zorunlu, devlet politikası yani, bu kadar da olmaz çünkü :D

Şehir baya sinema stüdyosu gibi, gerçek gibi değil. Kızlar çoook güzel, erkeklerinden cacık olmaz bu arada :)

Tepede kalesi var, teleferik ile çıktık, kale içi modern kafe, sergiler, şu bu var, saat kulesinin en tepesinden de şehir manzarası... O kadar güzel ki... Naimler Avrupa'nın en güzel ülkesi, en güzel şehirler burada demişlerdi. Onlar bütün Avrupa'yı gezmiş insanlar bu arada, hakikatten çoook güzel bir şehir, çoook güzel bir ülke... Mutlaka ama mutlaka gidin. Biz 1 gün kalmak durumundaydık, zamanımız yoktu ama içimde kaldı yani. Burada minimum 10 gün geçirmek lazım, diğer şehirlerine gitmek lazım, bu ülkeyi sindirmek lazım yani...

Akşama kadar gezdik, çok eğlendik, Bora da eğlendi. Ertesi gün yola çıktık, artık dönüş yoluna girmeliydik, İtalya - Verona'ya doğru yola çıktık.

Şimdi Slovenya'da diğer ülkelerden farklı bir otoban ücretlendirmesi mevcut. Diğerlerinde otobana girerken kart alıyorsun, sonra çıkmak istediğin yerde gişede insan oluyor, gittiğin kadar yol parasını bu şahsa veriyorsun. Burada otomatik geçiş var, bizim OGS-HGS'lerimiz gibi. Biz ilk girdik otobana, kart falan yok, bi anlamadık, gitmeye devam ettik. Anladık ama bi yerden kart mart almalıyız, pansiyon sahibine sormayı unuttuk, internetten araştırmadık, vakit yoktu ve biraz da Türklüğümüz tuttu. "E sınırda falan ödeyeceğiz herhalde ya da eve ceza gelir artık, belki de arabalara bedavadır, neden olmasın" diye diye devam ettik. Sor işte birilerine, bir yerlere dimi? Yok işte, kafa bazen duruyor, bazen işine geleni yapıyorsun... Slovenya'dan çıkmamıza 30 km kala bi benzinliğe girdik, polis çevirdi bizi, "Nerede sizin kartınız" dedi, biz de "Ya, gişelerde alacağımız yer yoktu, bilemedik, biz buranın yabancısuyuk" falan dedik ama adamda hiç mimik yok, "Bunun cezası 300 EURO, ama siz yabancı olduğunuz için 150 EURO ceza ödemek zorundasınız ve benzin istasyonundan da kartı almalısınız" dedi ve ilk cezamızı da güzelce yemiş bulunduk. En düşük kart da 7 günlük, 15 EURO. Yani toplamda 165 EURO ülkeden çıkmamıza ramak kalmışken ödedik, en olmadı eve ceza gelirdi ama büyük ihtimalle. Burada kurallara çok uyuyorlar, sıkıyorsa uyma, haşırt diye geçiyor da ondan. Öyle yani, aklınızda bulunsun, gitmeden önce, bir önceki ülkeden buranın kartını alın (Vinjeta) ve öyle gidin. Orada gişelerde falan biraz zor çünkü bu durum. Bilginiz olsun...

Neyse, yolumuza devam ettik artık napalım. Ülkeden çıkarken kart işe yaradı, oradan ücret kesildi :)

İtalya - Slovenya arasında sınır kapısı yok, sadece hoş geldin İtalya'ya yazan bir yoldan geçiyorsun, o kadar. Biz bunda da biraz stres olduk, sağa sola baka baka geçtik, biraz korna yedik falan :) İtalya yoluna girdiiiikkk... Yollar 2 şeritli, full otoban, Verona'ya kadar otoban... Toplam yol Ljubljana-Verona arası 338 km (3,30 saat). Gerçekten de 10.00'da çıktık yola, 14.30'da Verona'daydık, Verona'da da birazcıcık kaybolduk, mola verdik desek km/h hesabı tuttu anlayacağınız.

Aslında çıkmadan önceki plan Garda Gölü'nde kamp atmak, ertesi gün de Como Gölü'nde kamp atmaktı. Verona hesapta yoktu. Ancak kamp muhabbetimiz Emrah'ın ve Bora'nın hastalanmasından sonra  yalan oldu. Emrah yola çıkarken hala biraz halsizdi ve Verona'da kalıp yola devam edelim, göller başka bi turun konusu olsun madem diye kararlaştırdık. Bu arada üniversitede Ayşe Sema Kubat diye bir hocamız vardı, şehirlerle ilgili ders verirdi, şehirlerin tarihi, mimarisi, şusu busu. Kendisi bu arada Çağla Kubat'ın annesidir, ilginç ve komik anılarımız da var bu arada bu konu ile ilgili. Neyse, kendisi Verona aşığı idi, sürekli Verona Verona diye ölüp biterdi. Benim Verona'yı özellikle görme isteğim de biraz bu yüzden aslında ve sonuç itibariyle kamp atamayacağiz madem Verona'da 1 gün kalıp, şöyle bir havasını soluyup Roma'ya akalım dedik.

Verona'da gezmemiz yol yorgunluğumuz ve Bora'nın biraz huysuzluğu yüzünden kısa geçti, eski şehrin 10'da 1'ini bile görememişizdir. Ama Arena'sını, kalesini, meydanlarını, eenn önemli mekanları gezdik mi gezdik. Hakkını veremedik ve verilmesi gereken şehirlerden biri. Mutlaka buraya da bir daha gelinmesi gerekiyor, bunun planını şimdiden yaptık.
Verona'da da 1 gün geçirdikten sonra Roma'ya gitmeye karar verdik. Toplam 500 km. yol, 5 saat. Yol yine çok güzel, otoban, baya trafikli, kamyonlu, tırlı bir yol bu arada ama kamyonlar Türkiye'deki gibi sol şeride hiç geçmiyor, arka arkaya ilerliyorlar, 70-80 km/h ile, bizimki gibi 30-40 km/h ile giden de kamyon yok bu arada. Sol şerit de 120-130 km/h ile ilerliyor. Yani yoğun bir yol ama hiç stressiz ve gayet akıcı bir yol. Gerçekten molalar ile birlikte 6 saatte Roma'ya vardık, yine 15-20 dk.lık kaybolmadan sonra otelimizi bulduk. Otel, Vatican'a 20. dk.lık mesafede, hem çıkalım yemek yiyelim hem de bi bakalım neymiş şu Vatican diyerek yürümeye başladık. Bu arada otobana toplam 35 EURO verdik. Oh may gat?? Whaaat?? 500 km= 35 EURO. Yes, it is indeed.

Ekstra bilgi, Karadağ'dan beri bi sivrisinek çeşidi var ki burada sormayın. Gündüz gezen, 4-5 yerinden ısırmadan bırakmayan, siyah-beyaz şeritli bir sivrisinek. Yani buralarda sinek ilacı sıkmadan çıkmak imkansız. Hele ki Verona'daki evde inanılmazdı, baya savaş verdik ilaç sıkana kadar. Gündüz ne işin var senin kardeşim dışarılarda, pis sivrsinek.

Yani,Vatikan'a gidene kadar da mahvetti bu sivrisinekler bizi. Emrah'ın bilekleri kıpkırmızı oldu, bende ve Bora'da pantalon vardı da biraz sıyırdık yani.

Vatikan'a gelecek olursak, arkadaş bu ne görkem, bu ne şaşaaa, naptıyız siz? Kocaaman bir meydan, kocamaaan sütunlar, sütunların üstünde farklı farklı heykeller... Çok görkemli, çok kocaman... Meydan ve bina, büyüklüğü ile seni eziyor, kendini önemsiz ve küçücük hissediyorsun, amaç biraz bu zaten... Geç gittiğimiz için içeriye giremedik, meydanı gezip eve yollandık ama üfff, süperdi.

Şu an Roma'dayız, 3 gün kalıp Türkiye'ye dönmeye başlayacağız.

Sevgiler, saygılar...





































































































































































































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder