
En son "Ya Arnavutluk'ta yollar o kadar da kötü değil yeeaaa!!" demiştim ya, işte orada kalalım bence.
Yani nasıl diyeyim, yapılacak yol değil. Biz hem Arnavutluk gezelim dedik, hem de aslında Makedonya'dan geçmek istemedik, çünkü sonra Yunanistan'dan vize alamıyorsun. Yani bloglarda Arnavutluk yolları için "çok kötü yollar, gidiş-geliş yol hepsi, fena" yazıyor ama Emrah'ın arkadaşı Naimler "Biz bastık gittik o yoldan, nolmuş" dediği için dedik ki, herhaldıysa biraz abartıyorlar bloglarda. Yok arkadaş, abartma falan yok, az bile söylemişler. Yapılacak yol değil, tekrar yazıyorum. Olur da diğer blogları okuduktan sonra bi ihtimal bu yazıyı da okursanız, ciddi söylüyorum, başka yoldan gidin. Makedonya'dan falan geçin. Aşağıdaki fotoğraflar bu arada yolun en güzel, en rahat halinden çekimler, stres tepede iken fotoğraf çekmek aklına gelmiyor biliyon nu??
Otoyolumsu mutluluklar...
Şimdi çok detaylı detaylı anlatmayacağım, biraz da bize denk geldi, yollar genelde inşaat halinde, yapım aşamasında falandı. Ama bütün ülkeyi baştan sona gidiş-geliş yoldan geçiyorsun, virajlı-mirajlı, önünde tır-kamyon varsa 20-40 km/h, yoksa maksimum 60, bilemedin en maksimuuum 80 km/h. Daha hızlı gitmene imkan yok. Yarım saatte bir sollama mecburiyetleri, adrenalin tepede... Bu arada yollar güzel yani, çukur-mukur, yama falan yok ama dağ-tepe aştığın için sürekli sollama yapamıyorsun, yapabilsen 80 km/h üstüne çıkamıyorsun.Tiran'a yaklaşırken 10 dk otoyolumsu bir yolda ilerliyorsun, en yüksek hız 110 km/h. Sonra tekrar gidiş-geliş, daha beter gidiş-geliş yol aslında. Bir de İşkodra'ya giderken yine 10 dk. otoyolumsu bir yol var, gerisi inşaat halinde. Başka da buna benzer bir yol yok. Tabela falan da hak getire bu arada. Uzun bir süre gittikten sonra "Lan doğru mu gidiyorum acaba?" diyorsun, "Herhalde öyledir, başka bir yol yok ki zaten" diyorsun, ama yine bi mutsuzsun yani, benzinliklere sora sora ilerliyorsun.
Neyse ki Tiran'ı çevreyolundan gideceğiz, girmeyeceğiz dedik, ancak gel gör ki yol yapım aşamasında... Mecburen girdik, kırmızı ışıkların hepsine yakalandık, zaten çok trafik var, yakalanmamak mümkün değil...
Kısacası 270 km.'yi 7 saatte gittik. Normal mantık aşağı yukarı 3, hadi 4, en olmadı 5 saat arasıdır ya, yok burada öyle km/h şu kadar diyemiyorsun. Sen en maksimum ne diyorsan üstüne 2 saat koy işte,

Arada böyle manzara da vermiyor değil hani...
Motosikletle gideceksen bu arada bilemiyorum, Emrah'a göre motosiklet için çok eğlenceli bir yol imiş, keza Karadağ da. Onu bir sonraki yazıda anlatacağım, o da bir ilginç.


Neyse, sonuç itibariyle İşkodra'ya geldik, bir ülkeyi baştan sona 7 saatte kat ettik.
İşkodra'da hostelimizi rahat bir şekilde bulduk ve yerleştik. Küçük bir şehir zaten. Çok şirin bir hostel, sonradan anladığımız kadarıyla bisikletçilerin hosteli. Bahçede baya kamp atıyorlar çünkü hostelin bahçesi gayet geniş. Benim zaten bu hosteli seçme sebebim Bora'nın bahçede koşturma gereksinimini karşılamak... sonuna kadar da bahçeyi kullandık, iyi oldu. Aklınızda olsun, Green Garden Hostel. Çok temiz, çok mükemmel değil ama çalışanlar çok tatlı, bahçe süper, lokasyon idare eder... Kalınır yani.
İlk gün ve ikinci günün yarısı yolun pisliğini atmakla geçti. 2. gün akşam 17.00 gibi Rozafa Kalesi'ne doğru yola çıktık. Yolda ve kalede Bora krizleri ile uğraştıktan sonra kaleyi gezmeye başladık. Manzara şahane... Gezdik, geldik işte, daha diyecek bir şey yok. Şehri gezme fırsatımız olmadı, Lonely Planet İşkodra'da mutlaka bir gün kalın demiş, şehir geceleri akıyor olabilir, biz gündüz pek bir maharetini göremedik :)
Ertesi gün yola çıktık, rotamız Karadağ'da Kotor... Emrah'ın Rozafa Kalesi fotoğrafları aşağıda... Diğer yazıda görüşmek üzere...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder