Gezinin
başından beri heyecanla beklediğimiz Tayrona Park...
Cartagena'dan
Santa Marta'ya çok kötü 4 saatlik bir yolculuktan sonra hosteli bulduk ve
yerleştik. Yeri yine şahane çıktı, sahile ve meydana çok yakın, Calle 21
üzerinde bulunuyor. Burası çok sıcak, o kadar sıcak ki saat 5'ten önce çıkmaya
korkuyorsun, çıkarsan da gölgeden gitmek için binaya yapışık yürüyorsun.
Kısacası odada klima var, misss, hosteli sevdik :)
2 gün
buralarda takıldık. Bu sırada da "Tayrona Park'a nasıl gidilir, ne yenir,
ne içilir, ne kadar para lazım" gibi soruların cevaplarını araştırmaya
başladık. Tayrona Park'ta nakit geçtiğini, kredi kartı kullanamadığını,
yiyecek-içeceğin de çok pahalı olduğunu duyduk ve yine çekebildiğimiz kadar
para çekmeye başladık. Gidecek olanların bilgisine: kredi kartı geçiyor.
Sorunlu çalışıyor ama Arrecifes'te kalacak yeri de Cabo San Juan'da yemeği de
kredi kartıyla ödeyebiliyorsunuz. Siz yine çekebildiğiniz kadar çekin ama
dediğim gibi sorunlu çalışıyor.
Yiyecek
için de konserveleri uygun gördük. Burada konserveler şahane. Et konservesi var
ki, kasaptan alıp haşlasan bu kadar güzel olur :) Tavuklu mantarlı sandviçlik
yiyecekler, ton balığı salataları... İlk önce deneme amaçlı aldık, çok beğendik
ve 10-12 konserve alarak gitmeye karar verdik. En azından günde 1 öğünü
geçiştirebilsek iyidir dedik -ki iyi de oldu. Otobüslerin
de Calle 11 ve Carrera 11 kesişiminde olduğunu öğrendik. Çantaları hazırlayıp
yola koyulduk. Tüm eşyaları götürmedik, gerekli olanları yanımıza aldık, geri
kalanını da hostele bıraktık. Tavsiye ederiz, parkta çok yürüyüş yapılıyor
çünkü...
Otobüse
kişi başı 6.000 COP verdik, içeride de sırf turist vardı. 1 saat boyunca
İspanyolca-İngilizce ile Tayrona Park'ın girişine vardık. İçeride yemeklerin
çok pahalı olduğunu duyduğumuz için girişteki restoranttan yemeğimizi yiyelim
de girelim dedik, karnımızı doyurduk, Emrah'a mayo aldık -Cartagena'da unuttu-
içki alsak mı almasak mı derken almamaya karar verdik ve içeri girdik. Park
girişi kişi başı 37.500 COP olarak ödedik. Girişten otoparka kadar el yapımı
bir minibüs ile 10-15 dk.lık bir yolculuk yaşadık ve indiğimizde resmi olarak
Tayrona Park'a girmiş bulunduk.
Otoparktan
ilk sahil olan Arrecifes'e yürüyüşe başladık. Aslında Arrecifes 2. sahil, ilk
sahil Canaveral. Ama Canaveral öğrendiğimize göre çooook pahalı, bungalovları
500-600 bin COP civarı, yakınında bir kamp var ama nasıl bir yer olduğu meçhul,
okyanus çok dalgalı olduğu için girmek yasak... İlk sahil olarak herkes
Arrecifes'i söylüyor. Neyse, istersen Arrecifes'e 45 dakika tempolu yürüyüş ile
gidebiliyorsun, istersen ata biniyorsun. Emrah'ın 1 ay önce omzu çıkmış,
ikimizde ata binmeyi bilmiyoruz, yolculuğun başından beri yürüyüş yapmaya
alışmışız, biz de yürüdük tabi ki. 35 derecede yürümesi zor ama ulusal parkın
içerisinden yürüyorsun. Girişte "şu kertenkeleye, şu kemirgene ve şu
maymuna rastlama imkanın var, korkma şekerim" diye uyarı yazısı var, çok
şirin dii miiii :) Yokuşlu inişli bir yol ama 45 dakika yürüdüğünü bile
anlamadan sahile inmiş oluyorsun. Şehirde 45 dakika trafiğin, koskoca sevimsiz
binaların arasında yürümek eziyet gibi ama burada çok keyiflendim, çok sevdim.
Geri kalan zamanda da hep bu şekilde yürüyüşler oldu, hiç üşenmeden gittik.
Yürüme kısmı ayrı bir eğlence konusu burada açıkçası (Dünyanın en büyük
kemirgenine ve belki de 100 tane kertenkeleye rastladık ama o uyarılardaki
maymunu göremedik yaa, hep gözümüz onu aradı, kerata göstermedi kendini)
Şu ağacın
köküne bak 15 m., ayhh düşüyodum az kalsın, ahaaa oradaki hayvan da nesi, yuuhh
örümceğe bak, çok sıcak di mi? derken Arrecifes'e gelmişiz. Girişte 3 asker
bizi tepeden tırnağa aradı, çantada ne var ne yoksa dibine kadar baktı, içki ve
türlü maddeleri nasıl yakaladığını bize gösterdi, gurur duyduğunu belirtti,
Kolombiya'nın nesi meşhur diye sordu, biz de "Öhöm möhöm, ne desek, hmm
sahilleri" dedikten sonra parka girmiş bulunduk. Arrecifes'ten sonraki
duraklar La Piscina, Cabo San Juan ve Playa
Brava... Arrecifes ile La Piscina arası 20 dk, La Piscina ile San Juan arası 25
dk, Cabo San Juan ile Playa Brava arası 2 saat. İlk gün Arrecifes'te kalalım
dedik, bi çadır ayarladık -2 kişilik çadır ile hamak parası aynı- çadıra bi
gittik ki palmiye ağaçlarının arasında, diğer çadırlar ile makul uzaklığa
sahip, banyosu-WC'si şahane bir yer.. (Restoranı çok pahalı, o ayrı,
konserveler sağ olsun)
Hemen yerleştik, o günü Arrecifes sahili ve yakınındaki küçük
koyda geçirdik. Arrecifes'te yüzmek yasak, su hemen derinleşiyor, dalgalar ve
akıntı çok güçlü, şu zamana kadar 100 kişinin boğulduğu bir yermiş. Ama arkada palmiye ormanı, önünde gözünün alabildiğine sahil, yengeçler, kuşlar,
sarı botlu kuşlar... Burada da yüzmeyiver yani... Hemen 10 dk yürüyüşle bir koy var zaten, Emrah ile ilk bu
koya gittiğimizde gözlerimize inanamadık, “Cennet böyle bir yer olsa gerek” diye
diye akşamı ettik.
Artık Kuzey Yarım Küre’ye giriş yaptığımız için güneş burada
da erken batıyor. Türkiye’de yaz günleri bitmez ya hani, 8-9 gibi güneş batar,
burada 6-6.30 gibi batıyor. Dolayısıyla akşamları da uzun sürüyor. Ancak kamp
alanında saat 21.00, maksimum 22.00 gibi ışıkları kapattıkları için ve herkes
uykuya daldığı için hemen uyuyakalıyorsun. Sabah da çok sıcak, saat 7’de kalkıyorsun
derkeen uyku düzenimiz bir çocuğun uyku düzeni kadar saf ve temiz oldu :)
Ertesi gün Cabo San Juan sahiline de yürüyerek gittik. Burası
Arrecifes’e göre daha genç, daha sosyal, daha kalabalık, yemekleri daha ucuz ve
daha dalgasız bir denize sahip. Dolayısıyla herkes burada kalmayı tercih
ediyor. Ayrıca Taganga’dan San Juan’a direk tekne ile gelebiliyorsun –ki her
gün tekneleri kalabalık gördük- bu nedenle de günübirlik geleni gideni de çok
anladığımız kadarıyla. Bizim burada kalma isteme sebebimiz ise sahilin
tepesinde okyanus manzarası içerisinde hamaklarda uyuyabiliyorsun. Yukarıdaki
hamaklar kişi başı 25.000 COP, aşağıdakiler ise 20.000 COP, manzara parası
veriyorsun yani :)
Keşif gezisinden sonra Arrecifes’te 2 gün daha kalıp San Juan’a
yerleşmeye karar verdik ve tepedeki manzaralı hamaklardan 2 kişilik yerimizi
ayırttık. Çıktığımızda hamakların ıslak olduğunu ve yukarının epey estiğini
fark ettik. Akşam olduğunda da gecenin zor geçeceğini anlamış olduk. Diğer
uyuyan kişilere baktığımızda uyku tulumu, mont, hırka, kalın çorap… Biz yine
hazırlıksız yakalandık, ne getirdiysek giydik ama yine de çok soğuktu. Titreyerek
uyanınca da kumsala gidip uyumaya karar verdik. 3 saat kumsalda, 3 saat
hamaklarda uyuya uyuya sabahı ettik. Islak hamağın altında rüzgar da esince hastalanacağımıza emindik ama hastalanmadık :) Etrafı keşfe çıktığımızda San Juan’a 10 dk. uzaklıkta boş ve
şahane kumsalı, denizi olan bir koy daha bulduk. Ondan 2 dk. sonra yine bomboş başka
bi koy… Arkanda orman, önünde deniz, çok
az kişinin bulunduğu sahil… Nereye gitsen, yuh burası ne yahu, burası daha
güzelmiş, deyip duruyorsun. Ormanda yürümesi de ayrı bir zevk. Gezerken ceylan,
iguanalar, köpek büyüklüğünde kemirgenler, kuşlar, yengeçler, avuç büyüklüğünde örümcekler, yılanlar, kertenkeleler, akbabalar, keneler, değişik
türde bir sürü böcekler (Bkz. aşağıdaki böcek videosu;;)… Görüyorsun da görüyorsun, doğal ve özgür hayvanat
bahçesi :)
Playa Brava’ya da gitmeye karar verdik. Hem yürüyüş olur hem
de çok sakin, çok güzel diye duyduk, başladık yürümeye. Maksimum 2 saat diye
öğrendik, 1 saat yokuş çıktıktan sonra 1 turistle karşılaştık ve daha 2,5 saat
yolculuğumuzun olduğunu öğrendiğimizde de vazgeçtik. Yürüyüş diğer patikalara
göre daha zorlu. Bunun dışında tam yolda giderken koskocaman bir örümcek
gördük, Emrah fotoğrafını çekmek için dibine girdi, 5-10 dk. örümceğin yanında
durdu. Dönüş yolunda kaşınmaya başladı ama çok anlamadık. Sahilde oturduğumuzda
bir de baktık ki Emrah’ın belden aşağısı kene içinde… Nasıl yapacağımızı
bilemedik, tiksindik, huylandık… En az 15-20 tane keneyi ayıkladık. Büyük
ihtimalle fotoğraf çekerken ayaklarından tırmandılar, ben doğru yerde durmuşum,
Emrah yanlış yerde durmuş. Terlikle de çıkılmazmış bunu da öğrendik. Fotoğraf
çekmek uğruna nelere katlanıyoruz, görüyorsunuz sevgili los ablakos
izleyicileri :)
Hem gece
uyuyamamışız hem de 2 saatlik zorlu yürüyüşten sonra Emrah’ı keneler basmış,
yine kendi kamp alanımızmış gibi hissettiğimiz Arrecifes’e geri döndük.
Emrah’ın
omzu çıktıktan sonra bi de vücudunda min. 15 kene ile yaşaması varmış. Nazar
değiyor nazar :)
Geri
kalan günleri sessiz-sakin, güzel duşu-tuvaleti olan Arrecifes’te geçirdik. Her
gün San Juan’a yürüdük tabii, yemekleri ucuz, meyve suları şahane…
1 haftayı doldurduktan sonra artık Santa Marta’ya dönme kararı aldık. Dönerken de tüm sahilleri baştan sona geze geze, yüze yüze döndük. Otoparktan park girişine kadar olan son minibüs saat 17.00’de, park girişinden Santa Marta’ya olan minibüs ise en son saat 18.30’da imiş. Biz de buna göre planı yaptık ve Santa Marta’ya akşam 18.00 sularında ayak bastık. 1 hafta da Santa Marta’da kalma planımız var. Bakalım Santa Marta’da neler yaşayacağız? Hepsi azzz ssoonraaa :)
1 haftayı doldurduktan sonra artık Santa Marta’ya dönme kararı aldık. Dönerken de tüm sahilleri baştan sona geze geze, yüze yüze döndük. Otoparktan park girişine kadar olan son minibüs saat 17.00’de, park girişinden Santa Marta’ya olan minibüs ise en son saat 18.30’da imiş. Biz de buna göre planı yaptık ve Santa Marta’ya akşam 18.00 sularında ayak bastık. 1 hafta da Santa Marta’da kalma planımız var. Bakalım Santa Marta’da neler yaşayacağız? Hepsi azzz ssoonraaa :)
Emrah'ın çektiği bomba gibi fotoğraflara da aşağıdan bakınız.