Planımız Brezilya'da dinlenmek, 12 saatlik Istanbul uçağı'na müthiş moralle girmek ve Sao Paulo'daki meşhur ve çok büyük hayvanat bahçesine gitmek. Gerçekleşti de ama bize biraz pahalıya patladı :)
Müthiş olmasını beklediğimiz moralimiz biraz bozuldu çünkü Emrah'ın Kolombiya kahvesini biraz abartması nedeniyle alerjisi oluştu. Eczaneden gerekli malzemeleri (İspanyolcaya yeni alışmışken Portekizce?!?!) elde ettik ve hayvanat bahçesine yetişmeye çalıştık. Metro ile yakın mesafede bulunan hayvanat bahçesine kişi başı 25 Real vererek gittik. Metrodan sonra hayvanat bahçesine ait servise binmek gerekiyor ve sanıyoruz ki saatte bir kalkıyor çünkü pek bi bekledik. Sonuç itibariyle bir sürü çocuk ve ebeveyn ile serviste 15 dakika geçirdikten sonra hayvanat bahçesine vardık. Girdik, gezmeye başladık ve ikimiz de anladık ki hayvanat bahçeleri gerçekten üzücü, gezilmemesi gereken, insanlar gezmedikçe para kazanamayıp kapanması ve bir daha açılmaması gereken yerler. Çok üzüldük, moralimiz bozuldu. Su kaplumbağaları falan rahat tabi dünya umurunda değil, kuşlar istediği her yere gidebiliyor, ona göre de hava hoş ama maymunlar, filler, aslanlar... hepsi o kadar depresif ve canı sıkılmış gözüküyordu ki... Neyse, moralimiz bozuldu ve yarısını gezebildik, fotoğraf-video falan da koymayacağız işte.
Sonra döndük hostele, yemek yemeye çıktık. Bir yere girdik, hamburger ve meyve suyu içtikten sonra 70 Real verdik, düşünmeden yemek yemişiz :) Neyse, son günümüz zaten deyip hızlıca olayı unutmaya çalıştık. Sao Paulo'da genelde sokak köşelerinde olan kafelerden yemeniz gerektiğini unutmayınız ya da hostelde yapınız ya da hızlıca o bölgeden uzaklaşınız :)
Müthiş olmasını beklediğimiz moralimiz biraz bozuldu çünkü Emrah'ın Kolombiya kahvesini biraz abartması nedeniyle alerjisi oluştu. Eczaneden gerekli malzemeleri (İspanyolcaya yeni alışmışken Portekizce?!?!) elde ettik ve hayvanat bahçesine yetişmeye çalıştık. Metro ile yakın mesafede bulunan hayvanat bahçesine kişi başı 25 Real vererek gittik. Metrodan sonra hayvanat bahçesine ait servise binmek gerekiyor ve sanıyoruz ki saatte bir kalkıyor çünkü pek bi bekledik. Sonuç itibariyle bir sürü çocuk ve ebeveyn ile serviste 15 dakika geçirdikten sonra hayvanat bahçesine vardık. Girdik, gezmeye başladık ve ikimiz de anladık ki hayvanat bahçeleri gerçekten üzücü, gezilmemesi gereken, insanlar gezmedikçe para kazanamayıp kapanması ve bir daha açılmaması gereken yerler. Çok üzüldük, moralimiz bozuldu. Su kaplumbağaları falan rahat tabi dünya umurunda değil, kuşlar istediği her yere gidebiliyor, ona göre de hava hoş ama maymunlar, filler, aslanlar... hepsi o kadar depresif ve canı sıkılmış gözüküyordu ki... Neyse, moralimiz bozuldu ve yarısını gezebildik, fotoğraf-video falan da koymayacağız işte.
Sonra döndük hostele, yemek yemeye çıktık. Bir yere girdik, hamburger ve meyve suyu içtikten sonra 70 Real verdik, düşünmeden yemek yemişiz :) Neyse, son günümüz zaten deyip hızlıca olayı unutmaya çalıştık. Sao Paulo'da genelde sokak köşelerinde olan kafelerden yemeniz gerektiğini unutmayınız ya da hostelde yapınız ya da hızlıca o bölgeden uzaklaşınız :)
Tekrar hostele dönüp yemeği ve verdiğimiz parayı sindirmeye çalıştık. Gece 12'ye kadar hostelde takıldıktan sonra da taksiyi çağırdık. Ya şansımıza, ya Emrah'ın boylu poslu fiziğine ya Güney Amerika'da güvenliğin çoğalmasına ya da çok dikkatli oluşumuza bağlanabilir ancak hiç hırsızlık olayı yaşamadık. Yolculuk boyunca ikimiz de bunu düşünüp uğursuzluk getirmesin diye konuşmamışız ancak durum bu. Şuna bağlayacağım ki, hostel duvarlarla kapatılmış, duvarların üstünde cam kırıkları var ki kimse tutunup atlayamasın deyü. Taksici "taksiiiiii" diye bağırmadığı sürece de kapıyı kesinlikle açamıyorsun. Çünkü hosteldeki çalışanlardan anladığımız kadarıyla dışarısı çok ama çok tehlikeli. Kapıyı öylesine açtığın zaman birileri üstüne saldıracak gibi hissettiriyorlar. Bu derece önlem alıyorlar, şansımıza hiç görmedik demek ki... Neyse, yarım saat bekledikten sonra -iyi ki önceden taksi çağırmışız- taksici sonunda "takssiiiiii!!!" diye bağırdı, biz de kapıyı açıp taksiye binebildik. Önceki taksici Türkiyeli olduğumuzu duyduğunda "Fenerbahçe mi Galatasaray mı, dünya kupası, şu bu" diye muhabbet etmişti, bu taksici suskun çıktı. Biz de zaten buruğuz, "bak son Güney Amerika Sokağı, bak son Güney Amerika Kilisesi" diye taksiden birbirimize bir şeyler gösterip duruyoruz derken 40 dakika takside gittik ve hava alanına vardık.
Tabelalarda "D" girişi yazdığı ama aslında "C" kapısı olduğunu 1 saat geç öğrenmemizle check-in'den önce hava alanında fazladan vakit geçirdik. Sonuç itibariyle sabah 4.15'te olan uçağına da tam zamanında yetiştik ve yerlerimizi aldık. 4 aydır Türkçe duymayıp uçak girişinde "Hoş geldiniz" lafını duyunca ağlayacak gibi olduk :) Çeşitli film, oyun ve diziden ayrıca Türk Hava Yolları'nın çok cömert ve çok lezzetli yemeklerinden sonra İstanbul'a varmış olduk. Tam olarak 1 saatlik bavul beklemeden sonra -bu ne ya? Güney Amerika'dan gelen turistler sonunda bağırıp çağırmaya başladı, Türkçe küfürler duyduk ve biz de öyleee bekledik- sonunda hava alanından çıktık ve bi baktık ki herkes sigara içiyor. 4 ay boyunca böyle bir manzara görmeyeli çok olmuş, hostesinden taksicisi, yolcusu, şusu busu herkes mi sigara içer yahu? "Ohh, Türkiye'ye geldik" dedik yani :)
Takside Emrah başından sonuna kadar taksici ile geyik yaptıktan sonra -özlemiş. Taksici biz inerken çok memnun oldum tanıştığımıza dedi :)- evimize geldik ve sokakları geçerken sanki hiç İstanbul'dan ayrılmamışız gibi hissettik. 4 ay demek ki çok da uzun bir süre değilmiş :)
Sırada en güzel şehir, en güzel bilmem ne yazısını yazıp özet video koyacağız. Çok öptük.
Tabelalarda "D" girişi yazdığı ama aslında "C" kapısı olduğunu 1 saat geç öğrenmemizle check-in'den önce hava alanında fazladan vakit geçirdik. Sonuç itibariyle sabah 4.15'te olan uçağına da tam zamanında yetiştik ve yerlerimizi aldık. 4 aydır Türkçe duymayıp uçak girişinde "Hoş geldiniz" lafını duyunca ağlayacak gibi olduk :) Çeşitli film, oyun ve diziden ayrıca Türk Hava Yolları'nın çok cömert ve çok lezzetli yemeklerinden sonra İstanbul'a varmış olduk. Tam olarak 1 saatlik bavul beklemeden sonra -bu ne ya? Güney Amerika'dan gelen turistler sonunda bağırıp çağırmaya başladı, Türkçe küfürler duyduk ve biz de öyleee bekledik- sonunda hava alanından çıktık ve bi baktık ki herkes sigara içiyor. 4 ay boyunca böyle bir manzara görmeyeli çok olmuş, hostesinden taksicisi, yolcusu, şusu busu herkes mi sigara içer yahu? "Ohh, Türkiye'ye geldik" dedik yani :)
Takside Emrah başından sonuna kadar taksici ile geyik yaptıktan sonra -özlemiş. Taksici biz inerken çok memnun oldum tanıştığımıza dedi :)- evimize geldik ve sokakları geçerken sanki hiç İstanbul'dan ayrılmamışız gibi hissettik. 4 ay demek ki çok da uzun bir süre değilmiş :)
Sırada en güzel şehir, en güzel bilmem ne yazısını yazıp özet video koyacağız. Çok öptük.
sayenizde poposu benim gibi yassılaşmış adamlar sizin yazdıklarınız eşliğinde Güney Amerika dağlarında üşüdü, okyanus kıyılarında buzulları gördü. Her yeni yazısı keyifle beklenen bir seyir defteriydi. İnternet üzerinde bir gezi günlüğü fikri müthiş. Anılarınıza böylesi açık bir platformda kayıt düştüğünüz için teşekkürler...
YanıtlaSilhakan! nerelerdesin abi? emrahablak@yahoo.com dan bi alo desene bana
Silsigara içen insan eksikliği. det iz latin amerika. hala buralardan selam ediyorum dilerseniz gelirken kolombiya kahvesi getiriyorum :D
YanıtlaSilOlur ama Emrah'a söylemeyelim, gizli gizli bana verirsin :) hadi kolay gelsin sana kardeş
SilSizden alla razı ossun, romanmış gibi bi solukta okudum, hele ilk başlarda çok espirikliydi yazı. Ben de böyle bir gezi planlıyordum, ama şimdi gitmeye gerek kalmadı,sayenizde bi sürü parada cebimde kalacak çünkü biz de sizinle gezip, yiyip içmiş olduk ( ben okudum eşim, cocuum dinledi ),:).Bu yazıları fotoları pdf yapsanız issuu da paylaşsanız... Yav burda sorcam ayıp olcak ama saklı düşmanın devamı nerde...
Sildevamini basladim cizmeye..serinin ucuncu kitabida peruda gececek:)
YanıtlaSilAllaaaahaaaabbblaaakkkk :)
YanıtlaSilharaturk