Roma'da ilk gün Vatikan, 2. gün Kolezyum, 3. gün Pantheon gezerek yine nokta atışları şehri gezmeyi kendimizce bitirdik. Büyülendik, hayran kaldık, çok beğendik...
4. gün saat 14.00'e Brindisi - Igoumenitsa feribotuna bilet aldık, 1 kamara, 4 yataklı, 253 EURO. Roma-Brindisi arası 570 km. (5,30 saat) gösteriyor. Mola versek, dursak biraz, saat sabah 05.00'te yola çıkmalıyız dedik. Ben (sadece ben) telefonumu 04.15'e kurdum. Güsselcene uyuuduuuk!!! Bi ara bi kalktım, çok uyudum gibi geldi zaten hissediyorum, kol saatim 06.45!!! Hemmen Emrah'ı uyandırdım, hiç ümidim yok, Google Maps bile 5,30 saat diyor, nasıl gideyim, 140 km/h yapmalıyım en az diye düşünüyorum. Bu arada bilet aldığımızda 2 saat önceden gelmelisiniz dedi, yani saat 12.00'de Brindisi'de olmalıyız. Artık 2 saat önce orada olmayı falan geçtik, gemiye yetişiriz işşala diyoruz. Neyse, 15 dk.da hazırlanıp çıktık, yollar boş ama sağanak yağmur yağmaya başlamaz mı? Mecbur yavaş gittik, silecekler 3. hızda olmasına rağmen önümü göremedim... Bir de yol Napoli'den çıkınca gidiş-geliş oldu, 80 km/h ile ilerledik uzunca bir süre.
Neyse, kısa kesicem, radar uyarıları hariç basabileceğim kadar bastım ve saat 12.15'te Brindisi'ye vardık (Toplam 20 dk. 2 kez mola verdik) Çok stresli bir yoldu açıkçası ama yetiştik :)
Hemen kamarımıza yerleştik. Geminin çok temiz, muhteşem olduğunu söyleyemeyeceğim. Ama idare etmeye çalıştık işte :) Sıkıntıdan para da çekmeyi unuttuk, gemide kart da geçmiyor, bi de açız... Paraları saya saya harcadık resmen :) 8,30 saat sonra Igoumenitsa'ya vardık. İndik, otelimizi bulup hemmencecik uyuduk...
Ertesi gün Emrah "Bence buradan direk İstanbul'a sürebilirsin, 950 km. yol, bence 1 günde yapabiliriz" deyip duruyor ama ben hiç oralı olmuyorum "Olmaz, 1 günde nereye gidiyorsun, Bora arkada mahveder bizi, bi yerde mola verir devam ederiz" diyorum. Gidemeyeceğimizi düşündüğüm için de ertesi gün kahvaltıyı falan uzattıkça uzatıyoruz, muhabbetler ediyoruz, şu bu... Saat 11.30'da yola çıktık, artık nereye kadar gidebilirsek yani...
Yollar çok güzel ve o kaadaaarr çok tünel var ki... Yine çok sağanak yağmur yağdı, bu kadar çok tünel olduğuna sevindik, önümü göremiyordum resmen... Maksimum hız 100 km/h bu arada, ama zaten hem yağmur hem tünel hızlanamadık. Selanik'ten sonra 130 km/h başladı, yollar muhteşem, trafik yok, süper süper sürdük. Saat 18.00'e doğru Dedeağaç'a varmıştık, saat 19.00'da (Dutyfree'de çok zaman kaybettik, son çırpınışlar :)) sınırdan geçtik. Az bi yol kalmış, bi de sabah tırlarla kamyonlarla Mahmutbey Gişelerinden geçmektense akşam geçmek daha mantıklı deyiiip Emrah'ın yoluna girdim. "Tamam eve gidelim ama Tekirdağ'da köfte yiyelim nooolluuur" deyip girdik bi restorana. Şahane mercimek çorbası ve köfte ve ayrandan sonra İstanbul yoluna girdik ve saat 23.00'de evimizdeydik :)
Böylece bir gezinin daha sonuna geldiiikkk. Şuna şu kadar harcadık, buna bu kadar, şu ülke en ucuzu, en güzeli şu listemi de en kısa sürede yapmaya çalışacağım.
Sevgiyle kalınız, hoşça kalınız...